ISPARTA

ISPARTA

Isparta ve çevresi, geçmişte Pisidia Bölgesi olarak adlandırılmış. Şehrin tarihi M.Ö. 2000’lere kadar uzanıyor. Bu kadar eski bir yerleşim olması nedeniyle de birçok uygarlığa da ev sahipliği yapmış. Bölge Luvi’lerin ve Arzava’ların yerleşimine sahne olmuş. Lidyalılar ve Persler de Isparta’da egemenlik kuran uygarlıklar arasında yer almış. M.Ö. 334’te bu kez Büyük İskender sahneye çıkmış. Onun ölümünden sonra yine farklı uygarlıkların eline geçen şehir M.Ö. 190’da Roma, M.S. 395’te ise Bizans hakimiyetine girmiş. Bu tarihten şehrin Selçuklulara geçtiği 13. yüzyıl başına kadar da Bizans egemenliği sürmüş. Sadece 774 yılında kısa süreliğine Abbasi egemenliğine giren şehri Bizans tekrar almış. Osmanlı Devleti topraklarına katıldığı tarih ise 1390 olmuş.

Kurtuluş Savaşı’nın Kilit Şehri

Milli Mücadele yıllarında Isparta önemli bir direniş merkezi olmuş. Ali Fuat Cebesoy, şehrin Kuvayı Milliye için stratejik konumunu şöyle anlatmış: ” Anadolu’nun belirli bir bölümünü elde tutabilmenin ilk koşulu, başında bulunduğum Yirminci Kolordu’nun sahası içinde olan Isparta-Afyonkarahisar-Eskişehir hattını korumaktı. Eskişehir’de İngilizler vardı. Isparta ve Afyonkarahisar’ı koruyabilirsek, İngilizleri Eskişehir’den atmak olanaklıydı.”

İlginç bir de anı anlatılıyor Kurtuluş Savaşı yıllarından kalan… İtalyanlar şehri doğrudan işgal etmemiş ve önce küçük bir askeri grupla gelerek güvenlik amacıyla burada bir birlik bulundurmak istemişler. Fakat Ispartalıların tepkisi ve direnişi öyle güçlü olmuş ki 1919 Ağustos’unda o dönem için ciddi bir rakam olan katılımla 8 bin kişilik miting yapılmış. İtalyan asker ve subayları da şehirde birlik bulundurma teklifini geri çekerek Isparta’dan ayrılarak Antalya’ya dönmüş.

Bereketli Şehir

1300’lü yıllarda Isparta’ya gelen ünlü Seyyah İbn Batuta; “bakımlı, zengin çarşıları olan, sayısız ırmak, bağ ve bostanları bulunan bir nezih belde” olarak anlatmış Isparta’yı. Isparta adının neredene geldiği konusunda ise farklı görüşler var. Ama en yaygın kanı, tarihteki adının “bereket” anlamına gelen “Baris” olduğu yönünde.Pisidia bölgesinde Roma hakimiyeti başlayınca, Baris adını”Sbarita” yapmışlar. Türklerin şehirdeki hakimiyeti başlayınca isim Isparta’ya dönüşmüş. Diğer bir görüş ise şehrin ilk adının “Eis Baride” olduğunu, şehirdeki Türk hakimiyeti ile zamanla Isparta’ya dönüştüğünü savunuyor. Kısa süre kaldığı Arap egemenliğinde ise şehir söyleşi bugünkü adına çok da uzak olmayan “Sabarta” olarak adlandırılmış.

Isparta Halılarından 11 Katlı Müze

Isparta’nın kendi adıyla anılan halı ve kilimleri var. Gerek Isparta’nın gerekse Anadolu’nun farklı yerlerindeki halı – kilim dokumacılığının zenginliğini gözler önüne sermek amacıyla 2013 yılında Isparta’da Prof. Dr. Turan Yazgan Etnografya, Halı ve Kilim Müzesi açıldı. Oldukça ilgi gören müzenin yıllık ziyaretçi sayısı 50 bin civarında… Müzenin kuruluşuna Etnografya Araştırmacısı İsmail Ateş öncülük etmiş. 42 yıldır Toroslar başta olmak üzere Anadolu’yu dolaşarak topladığı halı ve kilimleri belediyeye hibe ederek müzenin kurulmasını sağlamış. 11 katlı müzede 3 bin 500 adet halı, kilim ve etnografik ürün var. Müzenin en üst katı ise seyir terası olarak düzenlenmiş. Buradan şehri kuşbakışı izleyebilirsiniz.

Hızırbey Camii

Isparta’daki en eski cami olarak kabul edilen Hızırbey Camii, Hamitoğulları’nın kurucusu Dündar Bey’in oğlu Hızır Bey için yaptırılmış. Bugün Keçeci Mahallesi sınırları içinde yer alıyor. Babasının ölümünden sonra devletin başına geçen Hızır Bey’in tahta çıkışı 1325 olarak gösteriliyor. Caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 14. yüzyıl başına denk geldiği tahmin ediliyor. Cami ne yazık ki orijinal haliyle ulaşmamış günümüze.  Duvarları taş ve içi ahşap olarak inşa edilen caminin toprak kubbesi 1881 yılında yıkılarak biraz daha yükseltilerek inşa edilmiş. Kısa bir süre sonra da minaresi harap hale gelince 1911’de kapsamlı bir onarımdan geçmiş. Cami 1969 yılında bir yenilemeden daha geçirilerek bugünkü halini almış.

Kutlubey Camii

Kutlubey Camii için de durum farklı değil. Aslında 1400’lerin başında 1. Murat’ın komutanlarından Kutlubey için yaptırılan cami, 1899 yılında yenilemeden geçirilmek istenmiş. Ancak iş başladığnıda tavanı taşıyan dirseklerin çoğunun çürümüş olduğu ve caminin yenileme ile kurtarılamayacağı görüldüğü için tamamen yıktırılmış ve 2. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılı şerefine, Ayasofya’ya benzer planda yeni bir cami inşa edilmiş. Ne var ki o cami de 1914’teki büyük depremle yıkılmış ve 1922 yılında yerine bugünkü cami inşa edilmiş. Ulu Cami olarak da anılıyor.

Anlatılmaz Yaşanır: Kızıldağ Milli Parkı

Ben size ne anlatsam, neler göstersem de güzelliğini tam olarak tarif etmem mümkün olmayacak. Mutlaka gidip dünya gözüyle görmeli, renklerin ahengine, doğanın uyumuna ve gücüne hayran kalmalı, kuşların sesini bir de burada dinlemelisiniz… Kızıldağ Milli Parkı, tıbbi ve aromatik bitki oranının yüzde 80’in üzerinde olduğu; doğal örtünün yüzde 15’ini endemik bitkilerin oluşturduğu yeşil bir hazine. Belirli noktaları kullanıma açıldığı için ister günübirlik ister konaklamalı program yaparak gidebilirsiniz. Bisiklet parkuru, yürüyüş yolları, piknik alanları ile oldukça cazip. Dağ evlerinde yıl boyunca konaklama yapılabiliyor; isterseniz kamp atmak için ayrılmış bölümü de kullanabilirsiniz.

Yaylada Yörük Şenlikleri

Parkın içindeki Dedegöl Dağı, Orta Toroslar’ın en yüksek tepesi ve burada neredeyse tüm yıl boyunca kar görebilirsiniz. Mavi sedir ormanının göl ile birleşerek oluşturduğu atmosfer solunum yolu hastalıklarına iyi geldiği için park, bu tür rahatsızlığı olanlar tarafından özellikle tercih ediliyor. Bahar aylarında milli parkın içindeki yaylalarda yörük şenlikleri yapılıyor. Temmuz ayı ortasında ise yine geleneksel bir kutlama olan Helva Bayramı var.

 Davraz Kayak Merkezi

Isparta adının kayakla anıldığını kaçınız duymuştur bilmem. Ama Davraz Dağı, kış sporları meraklıları için giderek gelişen bir alternatif. 2635 metre yükseklikte dağda kurulan Karlıyayla Kış Sportalır Turizm Merkezi, Isparta’ya 26 km uzaklıkta yer alıyor. Çam, ardıç ve sedir ormanları ile çevrili kayak alanı Ardıçdibi Deresi’ne de komşu. Piste çıktığınızda kayak keyfini Eğirdir Gölü’nün muhteşem manzarasına karşı yaşayabilirsiniz. Kayak merkezi toplam 12 piste sahip; rakımları 1650 ile 2150 metre arasında değişiyor.

DİPNOT

Yazılarımı farklı tarihlerdeki ziyaretlerimin ardından kaleme aldım. Kaçınılmaz olarak güncel birçok bilgi içeriyor ama güncel demek bugünün dünyasında hız ve değişimin eş anlamlısı. Bu nedenle yazılarımı referans alıp seyahat planı yaparken değişken bilgileri  (tarihi mekanları ziyaret, yemek ve konaklama önerileri, ulaşım bilgileri vs.) kontrol etmeyi unutmayın. Ve siz de benim gibi “bilgi paylaştıkça güzel” felsefesine inananlardansanız, yazıları zenginleştireceğini düşündüğünüz detayları iletin.

Yolunuz açık olsun, gezgin ruhunuz hiç yaşlanmasın!

  • İstanbul

    Onda yaşamak yerine onu yaşamak gereken 7 tepeli şehrin; semtlerinden müzelerine, tarihinden camilerine kadar bilinen ve bilinmeyen köşeleri…

  • Türkiye

    Binlerce yıllık kültür hazinesi, medeniyetler beşiği topraklarımızı keşfetmek için kuzeyden güneye, doğudan batıya adım adım yolculuk…

  • Avrupa

    Yılın her dönemi ziyaret edilen ışıltılı başkentler, dünya hazinelerini saklayan müzeler, zarafet ve estetiği buluşturan kültürlerden izler…

  • Amerika & Avustralya

    Her zaman merak uyandıran coğrafyalar ve mesafelere aldırmadan gitmek isteyeceğiniz şehirler…

  • Asya & Afrika

    Doğa harikalarından kültür miraslarına, şaşırtıcı geleneklerden mimari başyapıtlara kadar sayısız hazine…

  • Özel Dosyalar

    Özel günlere ilişkin öneriler, ilginç konulara ilişkin yazılar, farklı coğrafyaları bir araya getiren karma konular…

4. BÜYÜK GÖLÜMÜZ: EĞİRDİR

Sultan ve Karakuş Dağları’nın arasında kalan Eğirdir, 517 kilometrekare ile ülkemizin en büyük 4. gölü. Koruma altına alanın göl ve çevresi, 1996’da SİT Alanı ilan edildi. Ortalama derinliği 12 metre olan göl, yer yer 16.5 metreye kadar ulaşıyor. Tatlı su gölü olan Eğirdir hem yer altı suları hem de bölgedeki pınarlar ile besleniyor. Etrafını saran ormanlar, bulunduğu yeri hayran bırakacak bir güzelliğe bürüyor. Aslında göl iki kısma ayrılıyor ve bir boğaz geçişi ile birbirine bağlanıyor. Kuzeyde kalan küçük kısma Hoyran Gölü, güneydeki büyük kısma ise Eğirdir deniyor.

Göl üzerinde iki de ada var; Can Ada ve Yeşil Ada. Yeşil Ada gölün suyunda son yıllarda yaşanan azalma nedeniyle karayla bağlanmış. Yeşil Ada yerleşim merkezi; yaklaşık 100 ev sahip. Ada sakinleri göl balıkçılığı yaparak geçimini sağlıyor. Bol balığa sahip Eğirdir’de en çok levrek, çapak, siraz türleri çıkıyor.

EĞİRDİR'İN YAVRUSU KOVADA

Eğirdir Gölü’nün fazla suyu ile oluşan ve zaman içinde giderek büyüyen Kovada Gölü, çevresiyle birlikte müthiş bir güzellik sunuyor. 9 kilometre genişliğindeki gölün çevresi 21 km çapında. Tatlı su gölü olduğu için bolca balığın yetiştiği gölün en çok sazanı seviliyor. Çevresinde de zengin bir bitki örtüsü var. Doğa fotoğrafçılığına ve yürüyüşe meraklı olanların hayran olacağı bu adresi, Isparta’ya gittiğinizde koruma altındaki bu gölü mutlaka ziyaret edin.