KARS

KARS

“Kars gravyeri bebeğe benzer.” Kendini peynire ve Kars’a adayan İlhan Koçulu, dünya markası olduğu tescillenen Kars gravyerini işte böyle tanımlıyor. Öyle büyük özen ve dikkatle yapılıyor ki gravyer, her şey hassas bir dengenin ve Kars’ın muhteşem doğasının birleşiminden çıkan bir lezzet armağanı. Aslında sadece damak tadı deyip geçmemek gerek, peynirle birlikte bir kültürün de varlığı devam ediyor. Bu toprakların zenginliğinin özgünlüğünü koruyarak geleceğe taşınması çok önemli; bunun için verilen uğraş takdire değer. İşte o uğraşın en güzel sonuçlarından biri; Kars Gravyer, Kaşar ve Kültür Festivali. Bir diğeri de Boğatepe Köyü’nde kurulan ülkemizin ilk eko-müzesi.

Doğum günümde Kars’taydım

Kars ve civarındaki yerleşimin tarihi milattan önceye dayanıyor. Huriler, Urartular, İskitler, Sasaniler, Selçuklular, Gürcüler, Moğollar, Akkoyunlular ve Karakoyunlular’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda devlete ev sahipliği yapmış Kars toprakları. Müthiş bir kültürel zenginliğin bize mirası… Ben o mirasın ruhunu yaşamak için en son mart başında gittim Kars’a; doğum günümü kutlamak için. Ben doğum günlerimi dostlarımla, sevdiklerimle birlikte, ruhu olan yerlerde geçirmeyi seviyorum. O yüzden her yıl başka bir yerde oluruz. 2019’da da Kars’ı boşa seçmedik. Barındırdığı kültürel zenginlik ve sahip olduğu potansiyel öyle etkileyici ki yeni yaşımı karşılamak için anlamlı bir tercih oldu.

Gastronomi şehri olabilir ama…

Güzel şeyleri söylerken, eksiklerimizi de konuşmak gerek. Kars hem tarihiyle hem peynir başta olmak üzere lezzetleriyle turizmde yıldızlaşacak ve özellikle gusto sahibi yabancı turisti çekecek bir şehir olabilir. Ama şehrin altyapı sorunu, her yanı saran inşaatlar ve Rus binalarının kaderine terk edilmişliği ile bunu yapmak mümkün değil. Kars 1877-1918 arası dönemde Rus işgali altında kalmış; 30 Ekim 1920’de Kazım Karabekir idaresindeki Türk Ordusu şehri tekrar alarak Türkiye topraklarına katmış. Rus işgali döneminde şehre yapılan binaların çoğu artık yok, sadece siyah beyaz fotoğraflarda görülebiliyor. Ama en azından kalanları hayata döndürmek ve şehrin bugünü için hem kültür – turizm değerine dönüştürmek gerek.

Kars Doğu Ekspresi’nden mi ibaret?

Daha da önemlisi, şehrin iyi restoranlara ihtiyacı var. Bunun için de İlhan Koçulu gibi yerel kalkınmaya ve iyi gıdaya gönül veren insanların Kars’a yatırım yapması gerek. Ama şehrin potansiyelinin parlatılacağı, estetik zenginliği yerel kültürle harmanlama başarısını gösterecek yatırımlardan bahsediyorum. Eğer yıllar içinde bunu başarırsak, Kars’ı Doğu Ekspresi ile sadece kışın gelinen ya da hafta sonu için gidilip dönülen bir yer olmaktan çıkarabiliriz.

1500 çeşit bitki

Kars yaylalarında 1500’den fazla bitki yetişiyormuş. Bu müthiş zenginliğin lezzete yansımaması mümkün mü? Türkiye’de üretilen 300’ü aşkın peynir var. Bunların 30’dan fazlası Kars’a ait. Ama AB Gıda kodeksi standardizasyonu ile birlikte Kars’taki peynir çeşidi 3’e indi; kaşar, gravyer ve tel peynir. Bunların dışında kalan ve 4-5 bin yıllık bir üretim kültürünün ürünü olan peynirler ise evlerde üretiliyor ve sınırlı sayıda insana ulaşıyor. Oysa hepsi dünya markası olabilir. Daha büyük tehlike ise o peynirleri üreten insanlar yaşama veda ettiğinde, geride işin sırrını bilenler yoksa sadece peynir türleri değil aslında kültür de yok olup gidecek. Yemek demek kültür demek çünkü…

Tam da bunun için yüzden yerel tatların kaybolmaması adına gösterilen her çaba çok kıymetli. Boğatepe’de kurulan eko-müzeye bu pencereden bakmalı diye düşünüyorum. Müze olarak zenginleştirilmeye ihtiyacı olsa da fikir desteklenmeli. En başta kaybolmaya yüz tutmuş peynir çeşitlerinin kayıt altına alınması gerek. Bu sayede gıda kodeksine göre üretilebilecek olanların ulusal pazara kazandırılması için çalışılabilir ki tam da bunu yapıyorlar. Hem yerel-geleneksel peynirlere hem de yerel tohumlara sahip çıkıyorlar.

Kars kaşarının sırrı

Boğatepe’de peynirciliğin tarihi 1880’lere uzanıyormuş. Kars, Rusların eline geçince Rus, Alman ve İsviçreli girişimciler kente gelmiş. Ve bu muhteşem doğaya hayran olunca, peynir üretmek için ne kadar ideal bir coğrafya olduğunu fark ederek işe koyulmuşlar. Buradaki ilk mandırayı kurup, bugün Kars gravyeri dediğimiz peynire öncülük eden ilk gravyeri üretense İsviçreli David Moser olmuş. Savaşmayı reddederek Rusya’dan kaçıp Kars’a yerleşen Malakanlar ile peynir üretimi çok gelişmiş.

Kars kaşarı ve gravyeri yerel üretim teknikleriyle yapılıyor. Kars ve Ardahan yaylalarındaki bitkilerle beslenen yerli hayvan ırkının sütlerini kullanıyorlar. Zaten peynirin rengi de bitkilerin renklerine ve o yıl hangi çiçeğin daha fazla yeşerdiğine göre değişiyor. Her aşama doğal olunca ne koruyucu ne renklendirici kullanılıyor ne de bir gıda hilesine gerek kalıyor. Olgunlaşma süresi de çok önemli. Bir tekerin yemeye hazır hale gelmesi 3-9 ay arasında değişiyor. 70 kiloluk gravyer peyniri için 1,5 ton süt kullanılıyor.

DİPNOT

Yazılarımı farklı tarihlerdeki ziyaretlerimin ardından kaleme aldım. Kaçınılmaz olarak güncel birçok bilgi içeriyor ama güncel demek bugünün dünyasında hız ve değişimin eş anlamlısı. Bu nedenle yazılarımı referans alıp seyahat planı yaparken değişken bilgileri  (tarihi mekanları ziyaret, yemek ve konaklama önerileri, ulaşım bilgileri vs.) kontrol etmeyi unutmayın. Ve siz de benim gibi “bilgi paylaştıkça güzel” felsefesine inananlardansanız, yazıları zenginleştireceğini düşündüğünüz detayları iletin.

Yolunuz açık olsun, gezgin ruhunuz hiç yaşlanmasın!

  • İstanbul

    Onda yaşamak yerine onu yaşamak gereken 7 tepeli şehrin; semtlerinden müzelerine, tarihinden camilerine kadar bilinen ve bilinmeyen köşeleri…

  • Türkiye

    Binlerce yıllık kültür hazinesi, medeniyetler beşiği topraklarımızı keşfetmek için kuzeyden güneye, doğudan batıya adım adım yolculuk…

  • Avrupa

    Yılın her dönemi ziyaret edilen ışıltılı başkentler, dünya hazinelerini saklayan müzeler, zarafet ve estetiği buluşturan kültürlerden izler…

  • Amerika & Avustralya

    Her zaman merak uyandıran coğrafyalar ve mesafelere aldırmadan gitmek isteyeceğiniz şehirler…

  • Asya & Afrika

    Doğa harikalarından kültür miraslarına, şaşırtıcı geleneklerden mimari başyapıtlara kadar sayısız hazine…

  • Özel Dosyalar

    Özel günlere ilişkin öneriler, ilginç konulara ilişkin yazılar, farklı coğrafyaları bir araya getiren karma konular…

MUTLAKA GÖRÜN

Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi, son yıllarda Kars’ın kazandığı en güzel kültür hizmeti. Müzenin yer aldığı Kanlı Tabya binası, 1803 tarihinde 3. Selim döneminde Yeni Tabya adıyla yapılmış. 1828 yılında Rusların yaptığı bir gece baskınında tabyadaki askerlerin tamamı şehit düşmüş ve o günden bu yana hala Kanlı Tabya olarak anılıyor. Günümüze kadar mimari özelliklerini koruyarak ulaşması açısından önemli. Savaş yılları çok etkileyici biçimde canlandırılmış. Bilgi açısından da oldukça doyurucu. Kars’a gittiğinizde mutlaka görün derim.

Kars’ın Osmanlı topraklarına katılma tarihi 1535. 1853-1856 Osmanlı Rus Savaşında şehir halkı kahramanca savunmuş topraklarını ve 1855 Kars Zaferi nedeniyle devlet tarafından madalya verilerek onurlandırılmış. Üstelik Kars Zafer Madalyası, Anadolu’da bir kente verilen ilk gazilik madalyası. Şehit askerlerin ailelerine dağıtılan ve bir yüzünde Kars Kalesi diğer yüzünde padişah tuğrası bulunan zafer madalyalarını ise Kars’ta değil İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin koleksiyonunda görebilirsiniz.