KAYSERİ

KAYSERİ

Geçmişte “Caesarea Mazaca” adıyla Roma eyaletlerinden olan Kapadokya’nın başşehriymiş. 19. – 20. yüzyıl tarihli kimi belgelerde ise “inanılmaz güzellikte bir yer” olarak tarif edilmiş. Şimdilerde ise çoğu kişi için havaalanından Kapadokya’ya giderken kıyısından geçilen bir kent. Kayseri’den bahsediyorum. Şehri çevreleyen yüksek apartman blokları ve uçsuz bucaksız gibi duran endüstri bölgelerinin dışındaki Kayseri’den… İlk bakış görkemli tarihi ile ilgili ipucu vermediğinden, pek çekici gelmiyor. Ama “Anadolu kaplanı” Kayseri’ye yolunuzu düşürürseniz; özellikle Selçuklu döneminden kalma eserlerle büyüleyen, lezzetli mutfağıyla damaklarınızı şenlendiren bir misafirlik yaşarsınız.

Selçuklu İzlerini Sürün

Kayseri, şehrin her yanında izlerine rastlayacağınız Selçukluların idaresinde adeta altın çağını yaşamış. Bu büyük medeniyetten kalan izleri takip edeceğiniz önemli yapılar arasında, şehrin her tarafına yayılmış iki katlı kümbetler var. İçlerinde en meşhur olanı Döner Kümbet; Talas Caddesi’nin ortasında yer alıyor.

Alaeddin Keykubat’ın eşi Mahperi Hunat Hatun tarafından 13. asırda yaptırılan cami sadece Kayseri’nin değil ülkemizin en önemli tarihi mirasları arasında. Selçuklu’nun Anadolu’da yaptırdığı ilk cami olma ünvanına sahip. Hunat Hatun Camii ve külliyesi hayranlık uyandıran işçiliğiyle hala ayakta ve her gün ibadet etmeye gelenlerle dolup taşıyor. Bu külliyenin içine 1238’de yaptırılan hamam da hala kullanılıyor.

Caminin doğusunda yer alan Sahabiye Medresesi ise gösterişli taç kapısı ile Selçuklu taş işçiliğinin en önemli eserleri arasında gösteriliyor. Bu muhteşem kapı, çoğunlukla kitap sergileri göreceğiniz dikdörtgen bir avluya açılıyor.

Tıp Tarihine Yolculuk Yapın

Gıyasiye Medresesi ve Şifaiyesi, Selçuklu yadigarı bir başka önemli yapı. Okul ve hastane binaları bir arada olduğu için halk arasında Çifte Medrese olarak anılıyor. 12. yüzyılda Selçuklu Sultanı 1. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından kızkardeşi Gevher Nesibe Sultan’ın vasiyeti üzerine inşa ettirilmiş. Gevher Nesibe Sultan’ın türbesi de aynı yerde yer alıyor. Çifte Medrese, bir dönem tıp eğitimi için kullanılmış. Günümüzde ise Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Müzedeki ameliyathane ve cerrahi aletler sergisi, psikiyatri koğuşları, hasta ve muayene odaları ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği bölümler.

813 Yıllık Ulu Cami’ye Gidin

Ulu Camii kesinlikle Kayseri’nin en etkileyici yapıları arasında. İhtişamı gördüğünüz ilk andan itibaren etkisine alıyor. Cami-i Kebir ya da Sultan Camii olarak da biliniyor. Yapımı 62 yıl sürmüş. 1142 yılında başlayan çalışmaların 1204’te bitirilmesiyle cami ibadete açılmış.

Nispeten daha yeni olmasına karşın Vezirhan’ı da görmeden Kayseri’den ayrılmayın. 18. yüzyıl başlarında yapılmış iki katlı nadide bir eser. Bir Kapadokya köyünden saraya uzanan yaşam öyküsünün sahibi Damat İbrahim Paşa için yaptırılmış., Sultan 3. Ahmet’in sadrazamlığına yükselen İbrahim Paşa, aynı zamanda damadı olunca bugün andığımız adı almış.

Konaklara Kurulan Müzeleri Gezin

Kayseri’de iki güzel konak bugün önemli müzelere ev sahipliği yapıyor. Biri, 1417-1419 arasında inşa edilen Güpgüpoğlu Konağı. İlk günkü halini değil zaman içinde eklenen bölümlerle büyütülen halini göreceksiniz. Muhteşem bir mimarisi var. Devlet memuru, şair ve bestekar Ahmet Mithat Güpgüpoğlu tarafından düzenlenen bugünkü hali,  19. yüzyılda Osmanlı zenginlerinin nasıl yaşadığına dair iyi bir örnek. Konak günümüzde Etnografya Müzesi olarak kullanılıyor. Duvarları ve tavanı süsleyen renkli ahşap işçiliği, o yıllarda birçok evde emeği olan ahşap ustalarının yadigarı. 1970’lerde başlayan modern yapılaşmaya kurban verdiğimiz bu sanatı keşke koruyabilseydik diye düşünmeden edemiyor insan.

Görmeniz gereken diğer konak müze ise Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırasını taşıyor. 1919 yılında Heyet-i Temsiliye Reisi misafir edildiği İmamzade Raşit Ağa’nın evi; bugün Atatürk Evi ve Müzesi adıyla ziyarete açık. Konağın o günlerdeki dekorasyonu aynen korunarak, tarihi havası yaşatılmış.

Talas’ta Hoşgörü Havasını İçinize Çekin

Kayseri hakkında yazılmış belgelerin çoğunda, şehrin dışındaki yüksek kanyonun arkasında yer alan Talas ilçesinden bahsedilir. Talas’taki harika ahşap evler ve korumayı başardığı tarihi doku, sizi elinizden tutup yaşamadığınız zamanlara götürüyor. İlçenin tarihinin M.Ö. 1500’lü yıllara uzandığını bilmek de bu hissi perçinliyor. Sokaklarını adımlarken, Osmanlı döneminde farklı dinlerin bir arada barış içinde yaşadığı bir yer olduğunu da hatırınızda tutun.

Kültepe’de Antik Dünyayla Selamlaşın

Tarih meraklıları, biraz şehir dışına çıkarak hazine değerinde bir yeri; Kültepe’yi ziyaret edebilir. Şehrin 20 kilometre kuzeydoğusunda yer alan ve tarihi Bronz Çağı’na uzanan bu antik yerleşimde, Kanış-Karum’un gizemli kalıntılarını görebilirsiniz. M.Ö. 1850 civarında buradaki şehir, yanındaki Asur kolonisi ile beraber önemli bir ticaret merkeziymiş ancak M.Ö. 1750’li yıllarda Hititlerin eline geçmiş ve adı Nisa olarak değişmiş. Burada bulunan Hitit egemenliği altındaki hayatı anlatan çok sayıda çivi yazısı tablet, Talas Caddesi’ndeki Kayseri Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.

Erciyes’e Çıkın

Kayseri seyahatinizi kısa tutmayın ki tarihi 20 milyon yıl öncesine dayanan Erciyes Dağı’na çıkın. Şehre güzel bir veda için doğru adres. Anadolu’nun coğrafi simgelerinden biri olan 3 bin 916 metre yüksekliğe sahip bu sönmüş yanardağ, şehrin her yerinden görülebiliyor. Efsaneye göre, burası Kapadokya’nın koruyucu azizi George’un (Aya Yorgi) ejderha ile yüzyüze geldiği yermiş. Şimdilerde ise kış turizminin gözde adresleri arasında; kayak ve snowboard yapmak isteyenlerin buluşma noktalarından biri. Uzunluğu 110 kilometreyi bulan pistleriyle, Türkiye’nin dünya standartlarındaki en ideal kayak merkezi kabul edilebilir. Erciyes’te kayak ve snowboard’ın yanı sıra helikopter kayağı, kar uçurtması, kar kızağı, kar motoru, buz pateni, kar ayakkabılı arazi yürüyüşü gibi birçok aktivite de yapılabiliyor.

DİPNOT

Yazılarımı farklı tarihlerdeki ziyaretlerimin ardından kaleme aldım. Kaçınılmaz olarak güncel birçok bilgi içeriyor ama güncel demek bugünün dünyasında hız ve değişimin eş anlamlısı. Bu nedenle yazılarımı referans alıp seyahat planı yaparken değişken bilgileri  (tarihi mekanları ziyaret, yemek ve konaklama önerileri, ulaşım bilgileri vs.) kontrol etmeyi unutmayın. Ve siz de benim gibi “bilgi paylaştıkça güzel” felsefesine inananlardansanız, yazıları zenginleştireceğini düşündüğünüz detayları iletin.

Yolunuz açık olsun, gezgin ruhunuz hiç yaşlanmasın!

  • İstanbul

    Onda yaşamak yerine onu yaşamak gereken 7 tepeli şehrin; semtlerinden müzelerine, tarihinden camilerine kadar bilinen ve bilinmeyen köşeleri…

  • Türkiye

    Binlerce yıllık kültür hazinesi, medeniyetler beşiği topraklarımızı keşfetmek için kuzeyden güneye, doğudan batıya adım adım yolculuk…

  • Avrupa

    Yılın her dönemi ziyaret edilen ışıltılı başkentler, dünya hazinelerini saklayan müzeler, zarafet ve estetiği buluşturan kültürlerden izler…

  • Amerika & Avustralya

    Her zaman merak uyandıran coğrafyalar ve mesafelere aldırmadan gitmek isteyeceğiniz şehirler…

  • Asya & Afrika

    Doğa harikalarından kültür miraslarına, şaşırtıcı geleneklerden mimari başyapıtlara kadar sayısız hazine…

  • Özel Dosyalar

    Özel günlere ilişkin öneriler, ilginç konulara ilişkin yazılar, farklı coğrafyaları bir araya getiren karma konular…

AKLINIZDA OLSUN

  • Tavuksu Mahallesi’ndeki tarihi evler arasında gezinin; bazıları restore edilmiş ama daha çok ilgiye ihtiyaç var.
  • Aynı bölgede karşılaşacağınız büyük Ermeni kilisesi Surp Krikor Lusavoriç’i ziyaret edin; zarif dekoruyla ve aksesuarlarıyla korunduğunu görmek güzel.
  • Şehirdeki yüksek duvarlara dikkat edin; Ayasofya’yı yaptıran Jüstinyen döneminde inşa edilmiş, yüzyıllar içinde birçok onarımdan geçmiş ama 2000’li yılların başındaki son yenileme ile aslına ait dokuyu kaybetmiş, sanki yeniden yapılmış gibi!
  • İstanbul’daki adaşı gibi çok katmanlı olan Kayseri Kapalı Çarşısı’nı görün; çarşının dip kısmında kokulu koyun postları ve büyük pamuk çuvalları gibi özgün ürünler var.